
“Bırakın Artık Yalnız Kalalım!” – WhatsApp’ın Sessizce Eklediği Mavi Yuvarlak, Milyonları Çileden Çıkardı
Dünyanın dört bir yanındaki iki milyardan fazla insanın, sabah uyanır uyanmaz ilk kontrol ettiği uygulamalardan biri: WhatsApp. Kimimiz için sevgiliyle ilk mesaj, kimimiz için iş arkadaşlarına “Toplantıya gecikeceğim” uyarısı, bazılarımız içinse sadece sessizce orada durması bile yeter. Ancak bu hafta, milyonlarca kullanıcının telefon ekranında fark ettiği küçük bir detay, deyim yerindeyse sanal bir fırtınaya dönüştü.
Bir mavi yuvarlak. Masum görünüyor, değil mi?
Ama işte tam olarak o küçük simge, WhatsApp kullanıcılarını çileden çıkardı. Çünkü bu mavi halka, aslında Meta’nın yapay zeka destekli asistanı Meta AI‘ın uygulamaya entegre edildiğinin habercisi. Ve görünüşe göre, bu yenilik, pek çok kişinin hiç ama hiç hoşuna gitmedi.
Bir Sabah Uyandık ve WhatsApp Artık Biraz Daha “Zeki”ydi
Meta’nın sessizce kullanıma sunduğu bu yeni özellik, İngiltere başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde yavaş yavaş aktif hale getirilmeye başlandı. ABD’de bir süredir test edilen bu yapay zeka yardımcısı, şimdi de Birleşik Krallık’taki kullanıcıların ekranına, sohbetlerin sağ alt köşesinde beliren o mavi yuvarlakla giriş yaptı.
Peki ama bu Meta AI ne işe yarıyor?
Meta’nın açıklamasına göre, Meta AI “sorularınızı yanıtlayabilen, size bir şeyler öğretebilen ve yeni fikirler bulmanıza yardımcı olabilen” bir asistan. Yani bir nevi cebinizde taşıdığınız dijital bir akıl hocası. Grup sohbetlerinde çıkan tartışmalarda bilgi kaynağı, boş buzdolabınızdan çıkarabileceğiniz en yaratıcı tarifleri öneren bir dost, ya da yeni bir restoran önerisi için danışabileceğiniz bir yapay zeka.
Güzel fikir gibi, değil mi?
Ancak işler göründüğü kadar pembe gitmedi.
“Lütfen Beni Rahat Bırakın” – Tepkiler Çığ Gibi Büyüyor
WhatsApp kullanıcıları bu yeni mavi simgeyi gördükleri anda sosyal medyada isyan bayrağını açtı. Tepkiler öyle bir seviyeye ulaştı ki, uygulamanın her gün açıldığı o küçük beyaz ekran, kullanıcılar için adeta dijital bir kabusa dönüştü.
İşte kullanıcıların söylediklerinden sadece bazıları:
“Tamam da ben Meta AI’yi istemiyorum! O düğme hep ekranın orasında ve sinir bozucu bir şekilde orada duruyor. Asla kullanmayacağım.”
“Şu AI düğmesini WhatsApp’tan kaldırabilir misiniz lütfen? Yoksa bu telefonu alıp Manchester Ship Kanalı’na atacağım!”
“Devasa bir ‘AI Sor’ butonu WhatsApp’ta… Allah’ım lütfen beni yalnız bırakın. Bu uygulamayı iş mesajları için kullanıyorum. Hangi evrende buna ihtiyacım olabilir ki? BIRAKIN YAKAMI!”
Bu sözler sadece birkaç kullanıcının tepkisi değil, bir topluluğun ortak sesiydi. Çünkü insanlar, kişisel mesajlaşma alanlarının artık “yardımcı” adı altında daha fazla teknolojiyle kuşatılmasından açıkça rahatsız.
Meta AI ile Yapılan İlk Sohbet: “Kendini Nasıl Kapatırım?”
Kullanıcıların bazıları, ironik bir şekilde, Meta AI’ye bizzat dönerek onunla sohbet etmeye başladı. Ama amaç yeni tarifler öğrenmek ya da fikir alışverişi yapmak değildi. Sadece tek bir şey soruyorlardı:
“Seni nasıl kapatabilirim?”
Ancak ironinin dozu tam da burada yükseliyor. Çünkü Meta AI, bu soruya şöyle bir yanıt verdi:
“WhatsApp ayarlarından Meta AI’yi devre dışı bırakabilirsiniz.”
Ne var ki bu bilgi… doğru değil.
Uygulamada böyle bir seçenek yok. Yok. Hiç olmadı da.
Bu durum kullanıcıların tepkisini iki katına çıkardı. “Yapay zekâ halüsinasyon görüyor,” diye yazan bir kullanıcı, ekran görüntüsünü paylaşarak yaşadığı hayal kırıklığını ölümsüzleştirdi. Uygulamada olmayan bir ayarı tarif eden bir yapay zekâ… Daha ne kadar sinir bozucu olabilir ki?
Gizlilik Endişesi: “Mesajlarımı Dinliyor mu Bu Şey?”
Mavi halkanın yalnızca estetik bir detay olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Kullanıcılar, yalnızca bu butondan rahatsız olmakla kalmadı, aynı zamanda özel hayatlarının gizliliğiyle ilgili de ciddi sorular sormaya başladı:
“Bu bir çeşit casus yazılım mı?”
“Benim özel konuşmalarımı mı dinliyor?”
“Benimle ilgili ne biliyor, kimlerle konuştuğumu analiz ediyor mu?”
Meta, bu sorulara yanıt vermekte gecikmedi. Açıklamaya göre, Meta AI yalnızca kendisine yazılan mesajları okuyabiliyor. Yani sizin bireysel sohbetleriniz, grup konuşmalarınız ya da medya paylaşımlarınız end-to-end şifrelemeyle korunmaya devam ediyor. WhatsApp’ın altını çizdiği şey şu:
“Meta AI’ye gönderilen mesajlar dışında hiçbir mesajı okuyamaz. Özel konuşmalarınız hâlâ uçtan uca şifrelenmiş durumda.”
Ancak bu açıklamalar birçok kullanıcıyı tatmin etmedi. Çünkü mesele yalnızca güvenlik değil; mesele, kontrolün kullanıcıdan alınmış olmasıydı. O buton orada, silinemiyor. Devre dışı bırakılamıyor. Ve birçok kişi için bu, açık bir sınır ihlaliydi.
“Yapay Zekâyı Zorla Sevdirmeyin Bize!”
Sosyal medya, adeta bir patlama yaşadı. Kullanıcılar, Meta’nın AI’yı bu kadar agresif şekilde hayatlarının içine sokmasından şikâyetçiydi. Üstelik bu yenilik, WhatsApp’ın sadeliği ve kullanıcı dostu tasarımıyla tanınan doğasına tamamen ters düşüyordu.
WhatsApp’ın milyonlarca kişi tarafından sevilmesinin en büyük nedeni neydi?
Basitlik. Hız. Araya başka şeylerin girmemesi.
Ama şimdi, kullanıcıların o çok sevdiği sadelik duygusu, tek bir mavi halka yüzünden altüst olmuştu. Pek çok kişi, rakip uygulamalara geçmeyi bile düşünmeye başladı.
“Meta AI’yi asla kullanmayacağım. Ama o düğme orada durduğu sürece, başka bir mesajlaşma uygulamasına geçmeye çok yakınım,” diyen kullanıcıların sayısı artıyor.
WhatsApp’taki Değişimin Arkasında Ne Yatıyor?
Meta’nın bu hamlesi elbette bir rastlantı değil. Şirketin uzun süredir WhatsApp’ı sadece bir mesajlaşma uygulamasından çok daha fazlasına dönüştürme hedefi olduğu biliniyor. AI özellikleriyle donatılmış, öneriler sunan, bilgi paylaşan, kullanıcıyla etkileşimde bulunan bir “süper uygulama” hedefi, bu tarz değişikliklerin temelinde yatıyor.
Ama şu da açık ki, kullanıcılar bu dönüşüme hazır değil.
Hatta bazıları buna doğrudan direnç gösteriyor.
Mavi Halka ve Kırmızı Alarm
Bir tasarım detayı gibi görünen ama aslında çok daha fazlasını temsil eden bir değişim: Meta AI’nin WhatsApp’a entegre edilmesi, teknoloji devlerinin kullanıcı psikolojisini ne kadar göz önünde bulundurması gerektiğini yeniden gündeme taşıdı.
Kullanıcılar teknolojiye karşı değil. Ama seçme hakkı olmadan dayatılan her yenilik, ister istemez bir geri tepme yaratıyor. Bu olay, sadece bir düğme meselesi değil; dijital özgürlüğün, mahremiyetin ve kullanıcı deneyiminin ne kadar önemli olduğunun bir kanıtı.
Ve belki de en önemlisi…
“Yapay zekâ değil, gerçek tercih hakkı istiyoruz.”







