Gizlice Rekabetçi Bir Arkadaşınız Olduğunu Gösteren 5 İşaret

0
51
Gizlice Rekabetçi Bir Arkadaşınız Olduğunu Gösteren 5 İşaret

Sustuğu Yerden Yaralayan İlişki: 

Zamanla öğrendiğimiz en acı gerçeklerden biri şu: Her dostluk kalpten doğmaz. Bazıları, sessiz bir gölge gibi hayatımıza süzülür. Bizi sevdiğini söyler ama içten içe kıyaslar. Yanımızda güler, ama biz parladıkça gözlerini kısmaya başlar. İşte bu kişiler, hayatımızdaki “gizli rakiplerimiz”dir. Onlar, arkadaş maskesiyle sessiz bir savaşı başlatan, ama bu savaşı yalnızca kendi içlerinde oynayan kişilerdir.

Birlikte Güldüğün, Ama Asla Gerçekten Desteklenmediğin Kişi

Düşün. Ne zaman bir şey başarsan, küçük ama derin bir sessizlik olur. “Wow, harikasın!” cümlesi bile eksik kurulur. Belki biraz yüzeysel, belki biraz boğuk. Sonra laf döner, dolaşır… onun hikâyesine gelir. Bir başarı yarışı başlar. Ama bu yarışa sen hiç adımını atmadın. Çünkü sen yarışmadın, sadece yaşadın.

Oysa o her adımını senin adımına göre şekillendirdi. Sen dansa başladın, o da başladı. Sen iş değiştirdin, o da aynı hafta güncelleme yaptı. Sevgilinle bir tatile çıktın, o tatil fotoğrafını hikâyesine koydu. Bu bir tesadüf müydü? Yoksa içten içe sürdürülen bir oyun muydu?

İçindeki His Seni Hiç Yanıltmaz

Uzmanlara göre bu tür ilişkiler “competitive friendships” yani rekabetçi dostluklar olarak adlandırılıyor. Ve psikolojik etkileri hiç de hafif değil. Çünkü bu ilişkilerde sürekli bir baskı altında kalırsın. “Yeterince iyi miyim?” hissi büyür. Kendin gibi olmak zorlaşır. Başarılarını küçültmeye başlarsın, sırf onu rahatsız etmemek için. Sevgilinle mutlu olduğunu anlatmamaya başlarsın, sırf onun eksik hissetmesinden korktuğun için.

Ama unuttuğun bir şey var: Gerçek dostluk böyle bir denge üzerine kurulmaz. Gerçek bir dost, senin ışığında kendi gölgesini aramaz. Senin ışığında birlikte parlar.

Dost Gibi Duran Yarışçılar

Bu tür kişiler yalnızca bir yarışta değiller, aynı zamanda sana senin kim olduğunu unuttururlar. Sen ne zaman bir şey anlatsan, onunki hep biraz daha “fazladır”. Ne zaman hayal kursan, onunki “daha gerçekçidir”. Senin her cümlen, onun kendini kanıtlaması için bir sahneye dönüşür.

Ve işin en zor yanı şu: Bu insanlar sana zarar verdiklerini bile fark etmeyebilirler. Çünkü bu davranış biçimi onların kendi yetersizlik duygusunun dışa vurumu olabilir. Kendini değerli hissetmenin tek yolunu, senden daha iyi olduklarını kanıtlamakta bulurlar.

Ama bu, onların acısını anlamak zorunda olduğun anlamına gelmez. Senin görevin kimseyi iyileştirmek değil. Senin görevin, kendi iç huzurunu korumak.

Sınır Çekmenin Zamanı

Belki de şimdi, bu yazıyla birlikte bir şeyler daha netleşti. Belki uzun süredir “garip” hissettiren, ama bir türlü adını koyamadığın o duygunun adı kondu: rekabet. Sessizce işleyen ama seni içten içe yaralayan bir yarışa dahil edilmiş olabilirsin.

Bu noktada kendine sorman gereken bazı sorular var:

  • Bu kişiyle birlikteyken kendim gibi hissediyor muyum?

  • Onunlayken başarılarımı rahatça paylaşabiliyor muyum?

  • Paylaştıklarım küçümseniyor ya da yok mu sayılıyor?

Eğer cevabın “hayır” ise, bu dostluk artık sana iyi gelmiyor olabilir. Bazen vedalaşmak, bir bağ kurmaktan daha sağlıklı bir tercihtir. Bazen “Yeter artık” demek, “Sonsuza kadar” demekten daha cesurcadır.

Gerçek Dostluklar Var. Ve Sen Onları Hak Ediyorsun.

Bu dünyada hâlâ seni koşulsuzca seven, başarılarını içtenlikle kutlayan, seninle yarışmak yerine yanında duran insanlar var. Belki azlar, ama varlar. Ve sen, böylesine dürüst, saf, karşılıksız sevgiyi hak ediyorsun.

Artık ışığını gizleme. Parla. Çünkü gerçek dost, ışığından rahatsız olmaz. Tam aksine, seninle birlikte parlar.